-
1 cereyan etmek
а) течь, протека́тьб) происходи́ть, име́ть ме́сто -
2 cereyan etmek
v. happen, occur -
3 cereyan etmek
herkîn -
4 cereyan etmek
to happen, to occur, to take place -
5 cereyan
cereyan [-ɑːn] Fließen n; Strom m (a EL); Ablauf m der Ereignisse; Strömung f in der Kunst usw; (Luft)Zug m;cereyan etmek stattfinden; im Gange sein; Gespräche, Kämpfe geführt werden;burası cereyan yapıyor es zieht hier;-e cereyan vermek unter Strom stellen A -
6 cereyan
1) врз. тече́ниеhava cereyanı — возду́шное тече́ние
2) сквозня́кcereyanda kalmak — просквози́ть кого
3) электри́ческий токcereyan merkezi — исто́чник то́ка
cereyanı toprağa verme — заземле́ние
cereyan çarpmak — уда́рить то́ком
cereyana kapılmak — а) попа́сть под электри́ческий ток; б) попа́сть в стремни́ну, быть подхва́ченным тече́нием
4) ход разви́тия (событий и т. п.)işi kendi cereyanına bırakmak — пусти́ть де́ло на самотёк
5) тече́ние, направле́ние (в какой-л. области)aşırı cereyanlar — экстреми́стские тече́ния
sanatta çeşitli cereyanlar — разли́чные тече́ния в иску́сстве
•• -
7 cereyân
arapça جريان 1.akış. 2.oluş. 3.akım. cereyân etmek olmak, gerçekleşmek. -
8 cereyan
1.flow. 2. draft, air movement. 3. elec. current. 4. course of events. 5. movement, tendency, trend. - çarpmak to be shocked or struck by electricity. - etmek to happen, occur, take place. -ı kesmek to cut the current. -
9 vollziehen
cereyan etmekolmakvuku bulmakyerine getirmekyürütmek -
10 vorfallen
cereyan etmekolmakvuku bulmak -
11 zutragen
cereyan etmekgetirmekolmak -
12 gelmek
1. آب [آبَ]Anlamı: geriye dönmek2. أتى [أَتَى]Anlamı: bir yere gitmek, varmak3. أزب [أَزَبَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek4. آض [آضَ]Anlamı: geriye dönmek5. أطل [أَطَلَّ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak6. أكفل [أَكْفَلَ]Anlamı: bir şeye sonradan inanmak, kabul etmek7. ألاح [أَلَاحَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak8. أنهج [أَنْهَجَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak9. أهمع [أَهْمَعَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek10. أول [أَوَّلَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak11. اتضح [اِتَّضَحَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak12. التحق [اِلْتَحَقَ]Anlamı: katılmak, eklenmek, türemek13. انبلج [اِنْبَلَجَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak14. انثال [اِنْثالَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek15. اندفع [اِنْدَفَعَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek16. انساب [اِنْسابَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek17. انسجم [اِنْسَجَمَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek18. انسحب [اِنْسَحَبَ]Anlamı: geriye dönmek19. انصب [اِنْصَبَّ]Anlamı: akmak, cereyan etmek20. انفجر [اِنْفَجَرَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek21. انكشف [اِنْكَشَفَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak22. انهال [اِنْهالَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek23. انهمر [اِنْهَمَرَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek24. باء [باءَ]Anlamı: geriye dönmek25. بان [بانَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak26. بدا [بَدَا]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak27. برز [بَرَزَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak28. بزغ [بَزَغَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak29. تبدى [تَبَدَّى]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak30. تجلى [تَجَلَّى]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak31. تحمل [تَحَمَّلَ]Anlamı: dayanmak, tahammül etmek32. تدفق [تَدَفَّقَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek33. ترقرق [تَرَقْرَقَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek34. تشارك [تَشَارَكَ]Anlamı: katılmak, eklenmek, türemek35. تعقب [تَعَقَّبَ]Anlamı: izlemek, takip etmek36. تقفى [تَقَفَّى]Anlamı: izlemek, takip etmek37. تكشف [تَكَشَّفَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak38. تناسب [تَنَاسَبَ]Anlamı: uymak39. تهطل [تَهَطَّلَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek40. تهيل [تَهَيَّلَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek41. ثاب [ثابَ]Anlamı: geriye dönmek42. ثج [ثَجَّ]Anlamı: akmak, cereyan etmek43. جاء [جاءَ]Anlamı: bir yere gitmek, varmak44. جرى [جَرَى]Anlamı: akmak, cereyan etmek45. حصحص [حَصْحَصَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak46. حضر [حَضَرَ]Anlamı: bir yere gitmek, varmak47. حي [حَيَّ]Anlamı: varlığını sürdürmek, yaşamak48. حيي [حَيِيَ]Anlamı: varlığını sürdürmek, yaşamak49. خرج [خَرَجَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak50. در [دَرَّ]Anlamı: akmak, cereyan etmek51. دفق [دَفَقَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek52. رجع [رَجَعَ]Anlamı: geriye dönmek53. ساب [سابَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek54. ساح [ساحَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek55. سال [سالَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek56. ساهم [سَاهَمَ]Anlamı: katılmak, eklenmek, türemek57. سجم [سَجَمَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek58. سح [سَحَّ]Anlamı: akmak, cereyan etmek59. ضحا [ضَحَا]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak60. ضمن [ضَمِنَ]Anlamı: bir şeye sonradan inanmak, kabul etmek61. طفا [طَفَا]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak62. طل [طَلَّ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak63. ظهر [ظَهَرَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak64. عاد [عادَ]Anlamı: geriye dönmek65. عاش [عاشَ]Anlamı: varlığını sürdürmek, yaşamak66. عاود [عاوَدَ]Anlamı: geriye dönmek67. فاء [فاءَ]Anlamı: geriye dönmek68. قفل [قَفَلَ]Anlamı: geriye dönmek69. قهقر [قَهْقَرَ]Anlamı: geriye dönmek70. كر [كَرَّ]Anlamı: geriye dönmek71. كفل [كَفَلَ]Anlamı: bir şeye sonradan inanmak, kabul etmek72. لاح [لَاحَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak73. مثل [مَثَلَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak74. نبأ [نَبَأَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak75. نبغ [نَبَغَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak76. نتأ [نَتَأَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak77. نجم [نَجَمَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak78. نهج [نَهَجَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak79. هل [هَلَّ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak80. وزب [وَزَبَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek81. وضح [وَضَحَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak82. عن [عَنَّ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak -
13 se dérouler
v icereyan etmek◊Le stage se déroule pendant l'été. — Staj yazın cereyan etti.
-
14 happen
v. cereyan etmek, olmak, başından geçmek, meydana gelmek, tesadüf etmek, rastlamak, başına gelmek* * *ol* * *['hæpən]1) (to take place or occur; to occur by chance: What happened next?; It just so happens / As it happens, I have the key in my pocket.) olmak2) ((usually with to) to be done to (a person, thing etc): She's late - something must have happened to her.) başına gelmek3) (to do or be by chance: I happened to find him; He happens to be my friend.) tesadüfen olmak•- happen upon
- happen on -
15 سال
سالَ1. ergimekAnlamı: katı durumdan sıvı duruma geçmek, zeveban etmek2. harıldamak3. gelmekAnlamı: akmak, cereyan etmek4. akmakAnlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek -
16 протекать
несов.; сов. - проте́чь1) тк. несов. geçmekрека́ протека́ет побли́зости от го́рода — nehir kentin yakınından geçer
2) sızmak; akmak; su almakкры́ша протека́ет — dam akıyor
ло́дка протека́ет — kayık su alıyor
ва́за с тре́щиной, протека́ет — vazo çatlaktır, su sızdırıyor
3) ( проходить) geçmek, cereyan etmekкак бы́стро протека́ет вре́мя! — vakit ne tez akıp gidiyor!
4) тк. несов., в соч.э́та боле́знь протека́ет с температу́рой — bu hastalık ateşli seyreder
э́та боле́знь протека́ет о́чень ме́дленно — bu hastalığın çok ağır / yavaş bir gidişi vardır
-
17 occur
v. cereyan etmek, çıkmak, ortaya çıkmak, oluşmak, olmak, görülmek, akla gelmek, meydana gelmek* * *1. gerçekleş 2. ortaya çık* * *[ə'kə:]past tense, past participle - occurred; verb1) (to take place: The accident occurred yesterday morning.) olmak, meydana gelmek2) ((with to) to come into one's mind: An idea occurred to him; It occurred to me to visit my parents.) aklına gelmek3) (to be found: Oil occurs under the sea.) bulunmak• -
18 geschehen
geschehen [ɡə'ʃeːən] v/i <geschieht, geschah, geschehen, sn> olmak, cereyan etmek, vuku bulmak; (getan werden) yapılmak, gerçekleşmek;was soll damit geschehen? bu ne olacak/yapılacak?;es muss etwas geschehen! bir şey(ler) olmalı/yapılmalı!;es geschieht ihm recht bunu hak etti -
19 passieren
1. v/i <o ge-, sn> olmak, cereyan etmek, vukubulmak;jemanden passieren lassen b-nin geçmesine izin vermek;was ist passiert? ne oldu?2. v/t <o ge-, h> Grenze usw geçmek; durch Sieb -den geçirmek -
20 stattfinden
stattfinden v/i <unreg, -ge-, h> meydana gelmek; (geschehen) olmak, cereyan etmek; Veranstaltung yapılmak
См. также в других словарях:
cereyan etmek — geçmek, olmak, yapılmak Düzbel de cereyan eden meydan muharebesini İkinci Kılıç Arslan kazandı. Y. K. Beyatlı … Çağatay Osmanlı Sözlük
cereyan — is., Ar. cereyān 1) Bir yöne doğru akma, akış, akıntı Köprünün parmaklığına dayandı, gözlerini Haliç in kapkara sularına, bu suların cereyanına kaptırdı. E. E. Talu 2) Bir şeyin gelişme, olma durumu En iyisi zorlamamak, işi tabii cereyanına… … Çağatay Osmanlı Sözlük
cereyân — (A.) [ نﺎیﺮﺝ ] 1. akış. 2. oluş. 3. akım. ♦ cereyân etmek olmak, gerçekleşmek … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
geçmek — e, er 1) Bir yerden başka bir yere gitmek Elindeki kitabı bırakıp bulundukları odaya geçtim. T. Buğra 2) den Bir yandan girip diğer yandan çıkmak İplik iğne deliğinden zor geçti. 3) den Yol, araç veya akarsu bir yerin yakınından veya içinden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
vuhûş — (A.) [ شﻮﺣو ] 1. vahşiler. 2. yaban hayvanları. ♦ vukû bulmak meydana gelmek, cereyan etmek, gerçekleşmek … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
aklımak — cereyan ve seylan ve seyl etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük